{ "title": "Sokak Köpekleri", "image": "https://www.kopekler.gen.tr/images/sokak-kopekleri.gif", "date": "23.01.2024 06:28:47", "author": "İsmail ANIT", "article": [ { "article": "Sokak köpekleri melez bir ırktır. Diğer köpek ırkları gibi saf ırk değillerdir, ortak özellikleri ise bir başlık altında toplanabilecek kadar benzer görünümleri olmasa bile, ortak kişilik özellikleri sergileyebilirler. Sokaklar sadece biz insanlara ait mekanlar değillerdir. Toplumsal hayatta caddeleri, yürüdüğümüz sokakları, canlı ve cansız birçok varlık ile paylaşırız. Sokakları paylaştığımız bu varlıklardan biri de sokak köpekleridir. Adında da anlaşıldığı gibi sokak köpekleri sokağa ait köpeklerdir. Evrendeki her şeyin bir sahibi olduğuna göre, sokak köpeklerine de felsefe açısından evrenin yaratıcı sahip olurken dünyada da sokaklar bu hayvanlara sahip çıkmaktadır. Sokak köpekleri diğer hemcinslerine göre daha özgürlerdir. Çünkü sahipleri insanlar değillerdir.

Sokak köpeklerinin bir isme sahip olma endişeleri olmamakla beraber, kendi toplumsal hayatları, hatta kendi belirli bir düzenleri de vardır. Bir insanın vermiş olduğu adla anılan köpeğe, köpek demek pek uygun bir durum olarak görülmemektedir genelde. Fino, kaplan, cesur, karabaş, boncuk ve benzeri demek gerekmektedir. Fakat sokak köpekleri böyle değildir. Onlar her zaman ve her yerde hep adıyla ve sanıyla bilinir. Onlar sadece köpektir ve köpek olarak bilinirler. Köpek, bazı insanların konuşma dilinde, hatta bazı yazılarda da insanların birbirlerine aşağılayıcı cümleler sarf ederken de kullanılan bir benzetmedir. Peki diğer köpeklere bir isim ile hitap ederken sokak köpeklerine köpek diye hitap edilir ki?

Özgürlüğü kıskanıldığı için mi? Yoksa tasma takmadığı için mi? Belki de sokağa çıkma yasaklarına uymadığı içindir. Makam mevki ve unvan sahiplerini görmezden geldiğinden dolayıdır belki de ya da nüfus sayımına gelmediği, nüfus cüzdanı taşımadığı ve ehliyete gerek duymadığı içindir. Diploma, makam mevki, servet peşinde koşmadığı için de olabilir. Sanırım sokakta doğurup, ilaç kullanmadığı için. Nüfus planlamasına uymayıp kontrol hapı yutmadığından dolayı da böyle söylüyor olabilirler. Sokak köpekleri, zaman zaman insanların ilgilerine de maruz kalmışlardır ve bu durumlar da genellikle hayvanlar inlemişlerdir sırf başlarına buyruk oldukları için.

Dünya tarihinde, köpeğin totemleştirilip heykellerinin tapınaklara konduğunu biliyoruz. Kurt cinsinden evcilleştirildiği söylenen köpeğin, en eski evcilleştirilme bölgesi, Eski mısırdır. Eski mısır da eski mısırlılar köpeği kutsal saydılar ve mumyaladılar. On iki hayvanlı eski orta Asya Türk takviminde yıllardan birinin adı \"it\" yani \"köpek\"tir. Dede korkut hikayelerin de köpek, dost ve kılavuz anlamına gelmektedir. Dinler tarihinde, Roma dönemine denk gelen Tarsus'ta türbesi de bulunan yedi uyurlar olayında da Kıtmir isimli köpek dost ve kılavuz anlamına güzel bir örnektir. Sokak köpekleri de geçim derdinde; ya zehirleniyorlar veya kafeslere atılıyorlar. Yeni yasanın \"kısırlaştır, aşıla, bırak\" maddesi tam olarak hayata geçirilemedi. Bu hayvanlara sahip çıkan kişiler ise genellikle iyi kalpli ve gönüllü insanlardır.

İstanbul'un Sokak köpeklerinin de bir tarihi vardır kimse pek önemsemese de. Osmanlı devletinde sokak köpeklerinin dokunulmazlıkları bulunmaktadır. Hatta bu köpekler devrin kartpostallarının vazgeçilmez figürleri olmuşlardır. 1865'te toplatılıp hayırsız Ada'ya gönderilen köpekler, büyük bir İstanbul yangını çıkması üzerine adadan geri getirilmişlerdir. Hatta Mark Twain'in bir İstanbul ziyareti sırasında söylemiş olduğu şöyle bir sözü de vardır: \"Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim. \" Eskiden köpeklerin İstanbul'a Türklerle geldiğine inanılıyordu çünkü Bizans zamanında şehirde kedilerin hakimiyeti söz konusuydu. Eski çağlardaki İstanbullular şöyle düşünürlermiş. \"Köpekler bu şehirden giderlerse, Türklerde gider\". 19. Yüzyılın sonlarına kadar köpekler İstanbul'un yaşayan simgeleri olarak kabul görmüşlerdir. Köpek katliamları ise Batılılaşma hareketleri ile başlıyor.

Galata'da gece yarısı bastonuyla köpeklerden korunmak isteyen turist, köpeklerin hücumuna uğruyor. Köpeklerden kaçarken yüksek bir duvardan düşüp ölüyor. Majestelerinin hükümeti Osmanlı devletine ültimatom veriyor. Sultan 2. Mahmut da kararını açıklıyor.

\"Sokak köpekleri tez elden toplana, teknelere konula ve Hayırsız Ada'ya bırakıla. \" Böylelikle köpeklerin başı İstanbul'da ilk defa derde giriyor. Sultan'ın kararı üzerine operasyon başlıyor. Halk, köpekleri bırakın diye haykırıyor. Sultan kararını geri alıyor. İkinci büyük köpek toplama operasyonu Sultan Abdülaziz döneminde yaşanıyor. Köpekler toplanıyor, teknelere konulup hayırsız ada'ya bırakılıyor. Bu harekatla eş zamanlı olarak 1865 Eylül'ünde yangınlar başlıyor. Bu felaketi halk şu şekilde yorumluyor.

\"Köpekleri topladınız, Allah da cezanızı verdi! Köpekler olsaydı önceden haber verirlerdi. \" bu sözlerin üzerine tekneler tekrardan hayırsız ada'ya gidiyor ve köpekleri yükleyip İstanbul'a getiriyorlar.

Padişah 2. Abdülhamit devrinde İstanbul köpekleri en rahat dönemini yaşıyorlar. Sultan, köpekler ile değil de kuduz ile mücadele veriyor. Fransa'ya Pastör Enstitüsü'ne heyet göndererek, 10 bin altın bağışlıyor. Dünyadaki üçüncü kuduz Enstitüsü'nü İstanbul'a kurduruyor. Bu dönemde yapılan araştırmalar sonucunda kitap haline gelen bir yayında kuduz vak'ası şu şekilde açıklanmıştır. \"Serbest çiftleşme, sokak köpeklerin de doğal aşı yerine geçmektedir. \"

1908'de Abdülhamit'in tahtan indirilmesi ile sokak köpeklerinin rahat ve huzurlu yaşamları da sona ermiştir. Bundan sonra sokak köpekleri toplanarak geri gelmemek üzere hayırsız ada'ya gönderilmiştir. Buna rağmen köpekleri seven halk her gün hayırsız Ada'ya tekneler ile yiyecekler göndermişlerdir. Sokak köpeklerinin hiçbiri kaldırıma pislemez, bir ağaç, çalı gibi bir yer bulurlar ve sonra da kendi pisliklerini örterler. Hayvan haklarının korunması, toplumlar için bir çeşit uygarlık sembolü olarak görülebilmektedir. Sokaklar da başıboş köpeklerin dolaşması, kuduz hastalığının insan sağlığını tehdit etmesi gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sorun olarak göze çarpmaktadır. Kuduz hastalığı sadece köpekler de görülmez. Hastalık, insan da dahil olmak üzere tüm memeli hayvanlar da görülebilmektedir. Sokak köpekleri yeterince korunmadıkları için hastalığa maruz kalabilirler.

Sokak köpeği sorununun her ülkede farklı boyutlar da var olduğu söylenebilir. Fakat bu işin kontrolünü elinde tutan ülkeler başarıyı, eğitimler ile ve bu konu ile ilgili yasalar koyarak düzenlemişlerdir. Bu eğitim ve yasaların içeriği de UNESCO tarafından hazırlanmış olan \"hayvan hakları evrensel bildirisi\" içerisinden alınmıştır. Bu bildiriden birkaç madde örnek verecek olur isek:
Bu maddeler bu şekilde uzayıp gitmektedir. Hatta farklı ülkeler de köpekler hakkında çıkarılan yasa ve yönetmelikler de vardır. Birçok ülkede hayvanların tasma, küpe veya diğer şekilde işaretlenmesi ve başıboş bırakılmaması bir yasa gereğidir. Eğer herhangi bir sorun çıkar ise tıpkı trafik suçların da olduğu gibi hayvanın sahibine ceza kesilmektedir. Bu cezalar para cezası olmaktadır.
" } ] }